İÇERİK |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
BÜYÜ İLE NELER YAPILABİLİR |
|
|
|
Bu konuda yazılmış yüzlerce kitap var ve hepsinde de yüzlerce konu var. Söz konusu kitaplarda, büyü ile pekçok şey yapılabileceği kaydedilmektedir. Bu tür kitapları da eskiden yazılanlarla, yeni kuşak büyücülerin yazdıkalrı olarak ikiye ayırmak yerinde olur. Mesela, bu konudaki en meşhur kitaplardan biri Seyyid Süleyman el-Hüseyni'nin, "Kenzü'l Havas" isimli kitabıdır. Bir diğeri, İmam Ahmed bin Ali el-Elbuni'nin "Şemsü'l -Maarifi'l -Kübra" isimli eseridir. Her ikisinin de tercümesi yapılmıştır ve piyasada peynir ekmek gibi satılmakta, üstelik el altından satıldığı ve baskılarının da son derece kalitesiz ve çoğunun da fotokopi yoluyla çoğaltıldığı ve korsan yollarla dağıtıldığı halde, bu kitaplar "yok" satmaktadır.
Yeni kuşaktan ise herkesin elinde dolaşan en meşhur büyücülük kitabı, Mustafa İloğlu'nun derlediği "Gizli İlimler Hazinesi" ile daha az zararlı olduğu söylenebilecek "Kur'an-ı Kerim'in Havas ve Esrarı" adıyla çevrilmiş olan, İmam Yafi'nin "ed Dürrü'n-Nazım fi Havassı'l Kur'ani'l-Azim" adlı kitabı, piyasada bulunanların en meşhurlarındandır.
Yukarıda adını verdiğimiz bu kitapların hemen hepsinde üç aşağı beş yukarı aynı konulardan bahsedilir. Bunlar genellikle çaresizlik içinde kıvranan insanların, aradıkları çarelere yönelik konulardır. Mesela:
· Karı koca arasında veya başka herhangi iki kişi arasında var olan husumeti gidermek,
· Veya aralarına kin ve düşmanlık sokmak,
· İki kişi arasını bulmak,
· Bir kadınla bir erkeği birbirine sevdirmek, aşık etmek. ( Özellikle bu konuda yeminler edilmekte ve "tecrübe ile sabittir" denilmekte ve inandırmak için her türlü teminat verilmektedir.)
· Baş, diş, göz ağrsı vermek veya gidermek,
· Sidiklik bağlamak,
· Nohut şişirerek öldürmek,
· İç sıkıntısı vermek,
· Uykusunu bağlayarak ve sair yollarla bir kimseye hastalık ve sıkıntı vermek,
· Kadın ya da erkeğin evlenmesini kolaylaştırmak,
· Bir adamın erkekliğini bağlamak,
· Erkekliği bağlı olanı çözmek,
· Bahtı kapalı olup evlenemeyenlerin bahtını açıp evlendirmek,
· Erkek çocuk sahibi yapmak,
· Rızık kapılarını açmak ve bol kazanç sahibi yapmak,
· Çocuğu yaşamayanların çocuklarının yaşamasını sağlamak ( sübyan)
· Kaybolan eşyaları bulmak,
· Hırsızın kimliğini bilmek,
· Define bulmak,
· İstediği şeyi rüyada görmek,
· Bir kimseyi bir yerden sürüp çıkarmak,
· Bir yeri yerle bir etmek
· İstenmeyen şahsı kovmak,
· Düşmanları mağlup etmek,
· İnsanları içkiden, kumardan, zinadan vazgeçirmek,
· Sihri iptal etmek,
· Cinleri bir yere gönderip istenmeyen kişileri rahatsız ederek kovmak,
· Göze görünmemek,
· Silah tesirinden korunmak ve kurşun işlememek,
· Havale, cin çarpması, bayılan, hayal görenleri, kendi kendine ağlayan-gülen kişileri iyileştirmek,
· Saralı ve felçli hastaları iyileştirmek,
· İnsanı uykudayken konuşturup istediğini söyletmek,
· Ruhları emir altına almak,
· Uzun ömürlü olmak,
· Kadın veya erkek bir şahsı istediği yere getirtmek,
· Dil bağlayıp dedikoduları önlemek,
· Kötü komşuların şerrinden kurtulmak,
· Kısmet açmak,
· Konuşamayan ve yürüyemeyen çocukları iyileştirmek
· Zalimlerin şerrinden emin olmak,
· Papaz büyüsünü bozmak.. ve daha neler neler…
|
|
|
|
|
|
Bu konuda yazılmış yüzlerce kitap var ve hepsinde de yüzlerce konu var. Söz konusu kitaplarda, büyü ile pekçok şey yapılabileceği kaydedilmektedir. Bu tür kitapları da eskiden yazılanlarla, yeni kuşak büyücülerin yazdıkalrı olarak ikiye ayırmak yerinde olur. Mesela, bu konudaki en meşhur kitaplardan biri Seyyid Süleyman el-Hüseyni'nin, "Kenzü'l Havas" isimli kitabıdır. Bir diğeri, İmam Ahmed bin Ali el-Elbuni'nin "Şemsü'l -Maarifi'l -Kübra" isimli eseridir. Her ikisinin de tercümesi yapılmıştır ve piyasada peynir ekmek gibi satılmakta, üstelik el altından satıldığı ve baskılarının da son derece kalitesiz ve çoğunun da fotokopi yoluyla çoğaltıldığı ve korsan yollarla dağıtıldığı halde, bu kitaplar "yok" satmaktadır.
Yeni kuşaktan ise herkesin elinde dolaşan en meşhur büyücülük kitabı, Mustafa İloğlu'nun derlediği "Gizli İlimler Hazinesi" ile daha az zararlı olduğu söylenebilecek "Kur'an-ı Kerim'in Havas ve Esrarı" adıyla çevrilmiş olan, İmam Yafi'nin "ed Dürrü'n-Nazım fi Havassı'l Kur'ani'l-Azim" adlı kitabı, piyasada bulunanların en meşhurlarındandır.
Yukarıda adını verdiğimiz bu kitapların hemen hepsinde üç aşağı beş yukarı aynı konulardan bahsedilir. Bunlar genellikle çaresizlik içinde kıvranan insanların, aradıkları çarelere yönelik konulardır. Mesela:
· Karı koca arasında veya başka herhangi iki kişi arasında var olan husumeti gidermek,
· Veya aralarına kin ve düşmanlık sokmak,
· İki kişi arasını bulmak,
· Bir kadınla bir erkeği birbirine sevdirmek, aşık etmek. ( Özellikle bu konuda yeminler edilmekte ve "tecrübe ile sabittir" denilmekte ve inandırmak için her türlü teminat verilmektedir.)
· Baş, diş, göz ağrsı vermek veya gidermek,
· Sidiklik bağlamak,
· Nohut şişirerek öldürmek,
· İç sıkıntısı vermek,
· Uykusunu bağlayarak ve sair yollarla bir kimseye hastalık ve sıkıntı vermek,
· Kadın ya da erkeğin evlenmesini kolaylaştırmak,
· Bir adamın erkekliğini bağlamak,
· Erkekliği bağlı olanı çözmek,
· Bahtı kapalı olup evlenemeyenlerin bahtını açıp evlendirmek,
· Erkek çocuk sahibi yapmak,
· Rızık kapılarını açmak ve bol kazanç sahibi yapmak,
· Çocuğu yaşamayanların çocuklarının yaşamasını sağlamak ( sübyan)
· Kaybolan eşyaları bulmak,
· Hırsızın kimliğini bilmek,
· Define bulmak,
· İstediği şeyi rüyada görmek,
· Bir kimseyi bir yerden sürüp çıkarmak,
· Bir yeri yerle bir etmek
· İstenmeyen şahsı kovmak,
· Düşmanları mağlup etmek,
· İnsanları içkiden, kumardan, zinadan vazgeçirmek,
· Sihri iptal etmek,
· Cinleri bir yere gönderip istenmeyen kişileri rahatsız ederek kovmak,
· Göze görünmemek,
· Silah tesirinden korunmak ve kurşun işlememek,
· Havale, cin çarpması, bayılan, hayal görenleri, kendi kendine ağlayan-gülen kişileri iyileştirmek,
· Saralı ve felçli hastaları iyileştirmek,
· İnsanı uykudayken konuşturup istediğini söyletmek,
· Ruhları emir altına almak,
· Uzun ömürlü olmak,
· Kadın veya erkek bir şahsı istediği yere getirtmek,
· Dil bağlayıp dedikoduları önlemek,
· Kötü komşuların şerrinden kurtulmak,
· Kısmet açmak,
· Konuşamayan ve yürüyemeyen çocukları iyileştirmek
· Zalimlerin şerrinden emin olmak,
· Papaz büyüsünü bozmak.. ve daha neler neler…
|
|
|
|
|
|
Bu konuda yazılmış yüzlerce kitap var ve hepsinde de yüzlerce konu var. Söz konusu kitaplarda, büyü ile pekçok şey yapılabileceği kaydedilmektedir. Bu tür kitapları da eskiden yazılanlarla, yeni kuşak büyücülerin yazdıkalrı olarak ikiye ayırmak yerinde olur. Mesela, bu konudaki en meşhur kitaplardan biri Seyyid Süleyman el-Hüseyni'nin, "Kenzü'l Havas" isimli kitabıdır. Bir diğeri, İmam Ahmed bin Ali el-Elbuni'nin "Şemsü'l -Maarifi'l -Kübra" isimli eseridir. Her ikisinin de tercümesi yapılmıştır ve piyasada peynir ekmek gibi satılmakta, üstelik el altından satıldığı ve baskılarının da son derece kalitesiz ve çoğunun da fotokopi yoluyla çoğaltıldığı ve korsan yollarla dağıtıldığı halde, bu kitaplar "yok" satmaktadır.
Yeni kuşaktan ise herkesin elinde dolaşan en meşhur büyücülük kitabı, Mustafa İloğlu'nun derlediği "Gizli İlimler Hazinesi" ile daha az zararlı olduğu söylenebilecek "Kur'an-ı Kerim'in Havas ve Esrarı" adıyla çevrilmiş olan, İmam Yafi'nin "ed Dürrü'n-Nazım fi Havassı'l Kur'ani'l-Azim" adlı kitabı, piyasada bulunanların en meşhurlarındandır.
Yukarıda adını verdiğimiz bu kitapların hemen hepsinde üç aşağı beş yukarı aynı konulardan bahsedilir. Bunlar genellikle çaresizlik içinde kıvranan insanların, aradıkları çarelere yönelik konulardır. Mesela:
· Karı koca arasında veya başka herhangi iki kişi arasında var olan husumeti gidermek,
· Veya aralarına kin ve düşmanlık sokmak,
· İki kişi arasını bulmak,
· Bir kadınla bir erkeği birbirine sevdirmek, aşık etmek. ( Özellikle bu konuda yeminler edilmekte ve "tecrübe ile sabittir" denilmekte ve inandırmak için her türlü teminat verilmektedir.)
· Baş, diş, göz ağrsı vermek veya gidermek,
· Sidiklik bağlamak,
· Nohut şişirerek öldürmek,
· İç sıkıntısı vermek,
· Uykusunu bağlayarak ve sair yollarla bir kimseye hastalık ve sıkıntı vermek,
· Kadın ya da erkeğin evlenmesini kolaylaştırmak,
· Bir adamın erkekliğini bağlamak,
· Erkekliği bağlı olanı çözmek,
· Bahtı kapalı olup evlenemeyenlerin bahtını açıp evlendirmek,
· Erkek çocuk sahibi yapmak,
· Rızık kapılarını açmak ve bol kazanç sahibi yapmak,
· Çocuğu yaşamayanların çocuklarının yaşamasını sağlamak ( sübyan)
· Kaybolan eşyaları bulmak,
· Hırsızın kimliğini bilmek,
· Define bulmak,
· İstediği şeyi rüyada görmek,
· Bir kimseyi bir yerden sürüp çıkarmak,
· Bir yeri yerle bir etmek
· İstenmeyen şahsı kovmak,
· Düşmanları mağlup etmek,
· İnsanları içkiden, kumardan, zinadan vazgeçirmek,
· Sihri iptal etmek,
· Cinleri bir yere gönderip istenmeyen kişileri rahatsız ederek kovmak,
· Göze görünmemek,
· Silah tesirinden korunmak ve kurşun işlememek,
· Havale, cin çarpması, bayılan, hayal görenleri, kendi kendine ağlayan-gülen kişileri iyileştirmek,
· Saralı ve felçli hastaları iyileştirmek,
· İnsanı uykudayken konuşturup istediğini söyletmek,
· Ruhları emir altına almak,
· Uzun ömürlü olmak,
· Kadın veya erkek bir şahsı istediği yere getirtmek,
· Dil bağlayıp dedikoduları önlemek,
· Kötü komşuların şerrinden kurtulmak,
· Kısmet açmak,
· Konuşamayan ve yürüyemeyen çocukları iyileştirmek
· Zalimlerin şerrinden emin olmak,
· Papaz büyüsünü bozmak.. ve daha neler neler…
|
|
|
|
|
|
Bu konuda yazılmış yüzlerce kitap var ve hepsinde de yüzlerce konu var. Söz konusu kitaplarda, büyü ile pekçok şey yapılabileceği kaydedilmektedir. Bu tür kitapları da eskiden yazılanlarla, yeni kuşak büyücülerin yazdıkalrı olarak ikiye ayırmak yerinde olur. Mesela, bu konudaki en meşhur kitaplardan biri Seyyid Süleyman el-Hüseyni'nin, "Kenzü'l Havas" isimli kitabıdır. Bir diğeri, İmam Ahmed bin Ali el-Elbuni'nin "Şemsü'l -Maarifi'l -Kübra" isimli eseridir. Her ikisinin de tercümesi yapılmıştır ve piyasada peynir ekmek gibi satılmakta, üstelik el altından satıldığı ve baskılarının da son derece kalitesiz ve çoğunun da fotokopi yoluyla çoğaltıldığı ve korsan yollarla dağıtıldığı halde, bu kitaplar "yok" satmaktadır.
Yeni kuşaktan ise herkesin elinde dolaşan en meşhur büyücülük kitabı, Mustafa İloğlu'nun derlediği "Gizli İlimler Hazinesi" ile daha az zararlı olduğu söylenebilecek "Kur'an-ı Kerim'in Havas ve Esrarı" adıyla çevrilmiş olan, İmam Yafi'nin "ed Dürrü'n-Nazım fi Havassı'l Kur'ani'l-Azim" adlı kitabı, piyasada bulunanların en meşhurlarındandır.
Yukarıda adını verdiğimiz bu kitapların hemen hepsinde üç aşağı beş yukarı aynı konulardan bahsedilir. Bunlar genellikle çaresizlik içinde kıvranan insanların, aradıkları çarelere yönelik konulardır. Mesela:
· Karı koca arasında veya başka herhangi iki kişi arasında var olan husumeti gidermek,
· Veya aralarına kin ve düşmanlık sokmak,
· İki kişi arasını bulmak,
· Bir kadınla bir erkeği birbirine sevdirmek, aşık etmek. ( Özellikle bu konuda yeminler edilmekte ve "tecrübe ile sabittir" denilmekte ve inandırmak için her türlü teminat verilmektedir.)
· Baş, diş, göz ağrsı vermek veya gidermek,
· Sidiklik bağlamak,
· Nohut şişirerek öldürmek,
· İç sıkıntısı vermek,
· Uykusunu bağlayarak ve sair yollarla bir kimseye hastalık ve sıkıntı vermek,
· Kadın ya da erkeğin evlenmesini kolaylaştırmak,
· Bir adamın erkekliğini bağlamak,
· Erkekliği bağlı olanı çözmek,
· Bahtı kapalı olup evlenemeyenlerin bahtını açıp evlendirmek,
· Erkek çocuk sahibi yapmak,
· Rızık kapılarını açmak ve bol kazanç sahibi yapmak,
· Çocuğu yaşamayanların çocuklarının yaşamasını sağlamak ( sübyan)
· Kaybolan eşyaları bulmak,
· Hırsızın kimliğini bilmek,
· Define bulmak,
· İstediği şeyi rüyada görmek,
· Bir kimseyi bir yerden sürüp çıkarmak,
· Bir yeri yerle bir etmek
· İstenmeyen şahsı kovmak,
· Düşmanları mağlup etmek,
· İnsanları içkiden, kumardan, zinadan vazgeçirmek,
· Sihri iptal etmek,
· Cinleri bir yere gönderip istenmeyen kişileri rahatsız ederek kovmak,
· Göze görünmemek,
· Silah tesirinden korunmak ve kurşun işlememek,
· Havale, cin çarpması, bayılan, hayal görenleri, kendi kendine ağlayan-gülen kişileri iyileştirmek,
· Saralı ve felçli hastaları iyileştirmek,
· İnsanı uykudayken konuşturup istediğini söyletmek,
· Ruhları emir altına almak,
· Uzun ömürlü olmak,
· Kadın veya erkek bir şahsı istediği yere getirtmek,
· Dil bağlayıp dedikoduları önlemek,
· Kötü komşuların şerrinden kurtulmak,
· Kısmet açmak,
· Konuşamayan ve yürüyemeyen çocukları iyileştirmek
· Zalimlerin şerrinden emin olmak,
· Papaz büyüsünü bozmak.. ve daha neler neler…
|
|
|
|
|
DİKKAT:ALLAHA ŞİRK OKŞMAKTAN SONRA EN BÜYÜK GÜNAH BÜYÜ YAPMAK VE YAPTIRMAKTIR
BU SADECE BİLG AMAÇLIDIR
BU İŞLE OLAN MEŞGULİYYET BÜYÜK GÜNAHLARDANDIR |
|
insanlar etkilenmemek için genellikle "nazar boncuğu" kullanırlar. Eski Roma hukukunda özel bir yeri olan "kem gözle Nazar değmesi" olayını duymayan yoktur herhalde. Bu derece yaygın olan karşısında, bakarak zarar verme" konusu, bugün daha ziyade Ortadoğu ülkelerinde halkın gerçekten inandığı ve önlem almak için muskalar taşıdığı bir illet durumundadır. Kem gözle bakanların dikkatini başka yere çekmek için gözle görülür yere konulan "maşallah" yazıları, mavi boncuklar, at nalları hangi etkilerden korumaktadır taşıyan kişiyi?...
Gözler, ruhun dış dünyaya açılan penceresi olarak kabul edilir. İdrak edebilen her kişi bakışlarıyla dış dünyayı algılarken, aynı zamanda içinden geçenleri de baktığı objeye yansıtmaktadır. Bu olay, çoğu zaman kişinin kontrolü dışındadır. Baktığı şeye karşı duyduğu hisler, onda bazı isteklerin doğmasına sebep olur ve eğer o anda gerçekleşmesi mümkün değilse, bir doyumsuzluk halinin yarattığı dürtüyle harekete geçen bu düşünce veya istek formları, söz konusu objeye yönelerek onu kuşatır. Bakan kişi bu mekanizmanın farkında olmasa bile olay kendiliğinden işler. Sonunda, tatmin olmamış o istek akımına kapılan cismin etkilenmesi kaçınılmazdır.
Bu cisim, bir başka kişinin malı veya bedeni olabilir. Bu durumda, sahibi olan kişiyle arasındaki hissi bağdan dolayı, çevresinde var olan kendine has psişik atmosferde zoraki dalgalanmalar meydana gelir. Bu dalgalanmalar - eğer bakan kişinin gönderdiği tesire karşı cismin yeterli korunması yoksa - gittikçe şiddetlenir ve sonunda bir zarara sebep olarak durulur. Eğer mala yönelik bir nazar varsa, bazen bir inanç sahibiyle arasındaki hissi ilişkiden dolayı tesirler maldan sahibine yansıyabilir; veya nazar bir kişinin üzerine yönelmişse, bazen bu tesirler kişinin sevdiği bir eşyasına yansıyarak onun zarar görmesine yol açar.
Nazar yoluyla gelen tesirlere karşı dayanıklı bir korunmaya sahip kişilerde zarara sebep olmadan tesirlerin tarafsızlaştırılması, veya tekniğini bilenlerce nazarı değen kişiye geri yollanması da mümkündür. Korunma için kişinin zihnen dengeli bir durumda olması yeterlidir. Ayrıca, dünyevi arzuları kuvvetli veya gerçekten soğukkanlı düşünen insanlara da nazar tesiri kolay kolay işlemez. Asabi, heyecanlı, fazla iyimser, tedirgin, hasta veya üzüntülü durumda olanlar daha çabuk etkilenirler. İnsanların zihnen dengeli bir durumda olması her zaman mümkün değildir. Bu sebeple, koruyucu tesir atmosferini besleyecek bazı cisimlerden faydalanılır: Göz boncuğu, muska, esmâ gibi. Ayrıca, bunlar sakınılan mallara da iliştirilerek zararın giderilmesine çalışılır.
Nazarı değen kişi, aslında küçük çapta bir "kara büyü" olayına neden olmaktadır. "Kem göz" sahibinin tekamül seviyesi düşük ama psişik gücü fazladır; dünyevi istekleri çoktur, maddeye karşı açtır, bencildir, ihtiraslarının esiri olmuştur. Bu özellikleriyle kendisini tatmin etmeye çalışan bir insanın başkalarına zarar vermesi kadar tabii bir şey olamaz. Başkalarına veya çevresine zarar vererek tatmin olan ve beslenen bir varlığın olduğu yerde de "kara büyü" olayının mekanizması çalışmaya başlar.
"Kara büyü" terimi belki bazılarımız için başka çağrışımlar yapabilir. Batı dillerindeki "Magic, Magie" teriminden yaratılan "Black Magic, Magie Noire" ile eşanlamlıdır. Ama, Maji denilince akla sadece kara büyü gelmemeli. Maji, tradisyonel bilimin getirdiği bir sanattır. İnsanın manen ve maddeten mükemmelleşmesi için yol gösterir. İnsanın mükemmelleşmesi ruhen tekamül etmesiyle mümkün olduğundan, başkalarına ve çevreye zarar vererek bu işin yapılamayacağı aşikârdır.
Maji, aynı zamanda insana, kendisinde ve kâinatta mevcud çeşitli tesirleri kullanma usullerini de göstermektedir. Bu bakımdan, iki tarafı keskin kılıca benzer: Bu sanata vakıf olan kişinin elinde hem yıkıcıdır hem de yapıcı. Kullanan kişinin hayatı ve kendisini anlayış biçimine göre zarar da verir, fayda da. Tekamül seviyesine göre majisyen, ya karanlık yolu seçer, ya da aydınlık yolu. Tradisyona göre, karanlık yolu seçenlerin "Şeytan"ın peşinden gittikleri, aydınlık yolda olanların ise dinlerle insanlığı uyaran Tanrı'nın emniyeti içinde oldukları söylenir. Bu bakımdan, Maji ile uğraşan herkese "kara büyücü"denmez.
"Şeytan" denilen şey hakkında din kitapları sembolik tarifler yapmıştır. Satan veya Şaitan, insanüstü, habis ve tanrıdan uzak duran bir varlık anlamına gelir. Kötülüğün ve karanlığın efendisi olarak bilinir. İnsanın yaradılış sebebiyle tekâmül etmesi gereğine karşı çıkan ve onu bu yoldan alıkoyan bir kuvvettir. Dolayısıyla insana, onun varlığına düşman olan bir gücü temsil eder. Böylesine yıkıcı ve zararlı nitelikleri olan bir gücün peşinden gitme arzusuna kapılan insanın aslında aptal olması gerekir, diye düşünebiliriz. Ama, bu yönelişin ardında yatan sebepler, bazıları için gayet makul görülmektedir...
İnsanı belirli bir yola iten şey, istekleriyle ilgilidir. Bu dünyada yaşadığı sürece zengin, şöhretli, genç, güçlü ve istediğini elde edebilen bir kişi olmayı düşleyen herkesin bu yola meyletmesi mümkündür. Zira, "Şeytan"ın yolunu seçenler bunların gerçekleştiğini iddia etmektedir. Tanrı'nın vaadettiği şeyler öbür dünya ile ilgili, üstelik kısa vadede elde edilemeyen, çok zor bir yoldan geçilerek kazanılacak bir takım manevi değerlerden ibaret sayılmaktadır. Diğer yandan, "Şeytan"ın vaadettiği şeyler, bu hayatta elde edilen gözle görülür bir bolluktur. Kestirme yolu benimsemenin en akıllıca iş olduğunu düşünenler için, seçilecek taraf da ortadadır.
Toplumsal pratik içinde kısa yoldan "köşe dönmeyi" kendisine yaşama ilkesi edinmiş olanların her türlü "hinoğluhinliği"mubah saymaları (bankerlik olayında olduğu gibi) - bunlar sonunda her ne kadar hüsrana uğrasalar da - konuya uzaktan bir benzetme olabilir. Aslında, meseleyi daha geniş çapta ve teolojik açıdan inceleme imkânımız olsaydı, Şeytancılık akımının insanı nasıl inandırıcı iddialarla yakaladığını ve kişiyi nasıl kandırdığını görürdük. Ama, buna ne yer açısından olanağımız var ne de zaman. Onun için biz şimdilik tarihteki ve günümüzdeki örneklere şöyle bir değinmekle yetineceğiz.
Kara büyü, uygulanan insana zarar verme amacıyla yapılır. Hedef alınan kişinin irade özgürlüğü ve ihtiyaçları hiçe sayılarak, onun istekleri dikkate alınmaksızın arzulanan duruma gelmesi için en tesirli yolun kara büyü olduğuna, dünyevi arzulara kavuşmak ve istendiğince yaşamak için de "Şeytan"la anlaşmanın gerekli olduğuna inanılır. En kestirme yol olarak görülen bu anlaşma gereğince, devamlı başkalarına ve çevreye zarar verilecektir. Bazı insanların doğuştan böyle bir eğilim içinde oldukları, onların huzur duyabilmelerinin ancak çevresindekilerin huzursuzluğuyla mümkün olabileceği ve bu yüzden devamlı olarak, güçleri yettiğince ortalığı birbirine kattıkları ileri sürülür.
Ayrıca, bu yapıda olan kişilerde karanlığın yolcusu olmak için açık bir davetiye olduğu söylenir. Bunlar - aynı bir radyo alıcısı gibi - ruhsal durumlarından dolayı daima kötü güçleri çekip, kendilerine bir zarar gelmeksizin onları çevrelerine yöneltirler. Bir inanışa göre, bu kişiler daha önceki hayatlarında kara büyücüler arasına karışmış ve Şeytancılığa inisiye olmuş bir geçmişe sahiptirler. Şimdiki hayatlarında da karanlığa çekilmeleri böyle açıklanıyor. Anlaşılan, bu yola bir kere girildi mi, aradan asırlar geçse, hatta beden de değiştirilse, kurulmuş olan bağ kopmuyor.
Kara büyü yapılacak kişiyle büyücü arasında sempatizasyonu sağlayacak bir şeye gerek vardır. Bu şey de mutlaka büyülenecek kişiye ait olmalıdır. İsmi, resmi, devamlı kullandığı veya benzeri bir şey, hangi tür büyü yapılacaksa ona göre kullanılır. Genellikle yalnız ismi kullanarak yapılan "talismanik büyü"nün en güç tutan büyü olduğu, ama bilgili bir büyücü tarafından hazırlanırsa bundan kurtulmanın hiç de kolay olmadığı bilinir. Zira, isimlere uygun düşürülen tesirli sözlerle hazırlanan ""lerin bozulması için, aynı seviyede bilgili bir ak büyücünün müdahalesi gereklidir...
"Büyü"lerin hazırlanışında bazı şeytani varlıkların yardımına başvurulur. Bunların tasnifi ve hangi işe yaradıkları, büyü kitaplarında uzun uzadıya anlatılmaktadır. Bu varlıklar, aslında belirli bazı fizikötesi tesirlerin sembolik tariflerinden ibarettir. Ancak, büyücü bu tesirleri harekete geçirebilmek için onları "isimleriyle çağırmak", yani işler hale gelmeleri için formüllerini tatbik etmek zorundadır. Yanlış bir telaffuz veya yazılış olursa, beklenmedik bir başka tesir ortaya çıkabilir ve sonunda büyücü bundan zarar görebilir. Bu yüzden, talismanik büyü yapılmasının tecrübe ve bilgi gerektiren bir iş olduğu bilinir.
Gene kitaplara göre, bir diğer usul de büyülenecek kişiden alınmış bir şeyi kullanarak onun üzerine yapılan manyetik tesirlerle istenilen sonucu sağlamaktır. Bunun en yaygın şekli, o kişinin balmumundan küçük bir örneğinin içine saç teli, tırnağı veya dışkısı katılarak, meydana gelen heykelciğe saplanan iğneler ve üzerine okunan dualarla yapılanıdır.
Ayrıca, benzeri usullerle hazırlanan muskalar, büyülenecek kişinin giydiği elbisesine gizlice dikilir, yattığı yatağa konur veya evine saklanır. Bir başka usul de, kişinin yemeğine karıştırılan bazı büyülenmiş maddelerin yedirilmesidir. Bunlar genellikle zehirli sıvılar veya tozlardır ve beceriksiz büyücülerin başvurduğu çarelerdir.
Bu konuda yıllarca önce yazılmış kitaplar ve çağdaş yazarlar, kara büyülerin bozulmasının yine ancak bir majisyen (veya ak büyücü) sayesinde mümkün olabileceğini belirtiyorlar. Fakat, bu büyülerin her zaman tutacağı söylenemiyor. Burada iki şey önemli: Kara büyücünün sanatındaki pratik kabiliyeti ve büyülenecek kişinin korunma mekanizmasındaki zayıflık derecesi. Bir büyücü ne kadar güçlü olursa olsun, doğru yoldan sapmayan ve vicdanının sesine uyan, şuuru açılmış bir kimseye hiçbir tesirde bulunamaz. Zaten, tecrübeli bir büyücü böyle bir durumun farkına varırsa derhal işlemden vaz geçer. Çünkü, aksi takdirde, yollayacağı belâ kendi başına musallat olur. Ama, iradesi zayıf ve türlü basitlikler peşinde koşan, nefsine esir olmuş bir insana, en acemi büyücü bile bir tesirde bulunabilir.
Başarılarına göre kara büyücüler, Şeytancılık akımının aktif bir üyesi olmayabilirler. Bunlara göre, tek başına çalışanlar daha ziyade infernal (cehennemî) varlıklarla devamlı ilişki halindedir ve bu yolun ferdi bir yolcusu olarak kalırlar. Hemen hemen hepsinin yaşamı, obsessif tesirler altında kalarak trajediyle sonuçlanmıştır. Çünkü, ilişki kurdukları varlıklar insan soyunun zararına faaliyet gösteren yaratıklardır. Büyücüyü bu maksatla tükenene kadar kullanır ve sonunda onu da helak ederler.
Ama, gizli cemiyetler kurarak aktif bir yardakçı durumunda toplu olarak faaliyet gösteren Şeytancılar, meydana getirdikleri kollektif auraları sayesinde bir ömür boyu arzu ettikleri yaşam biçimini sağlayabilmekteler, veya böyle olduğu zannediliyor. Zira, bunların faaliyetleri son derece gizlidir ve üyeleri toplum içinde kendilerini gayet ustalıkla maskeleyerek tırmanışlarına devam ederler.
Tarihte, bunların açığa çıkarıldığı nadir durumlar vardır. Nazi Almanyasında satanist grupların Hitler'in çevresinde etkili bir rol oynadıkları, Sovyet Rusya'nın harb arşivlerindeki belgelerden ve Birleşik Amerika'nın harb sonrası Almanyasında yaptığı araştırmalardan ortaya çıkarılmıştır. Halen bile, neo-nazist gruplarla satanistler arasında sıkı bir iş birliği olduğu zannedilmektedir.
17. yüzyılda Fransa'da, Paris emniyet müdürü Nicolas de la Reynie tarafından ortaya çıkarılan satanist teşkilatın çalışma şekli, tarihi bir belge niteliğindedir. 1678'de yakalanan bir sahtekârın satanist olduğunu itiraf etmesiyle başlayan olaylar, "La Voisin" takma ismiyle bilinen falcının evinde bahçeye gömülmüş ikibin kadar çocuk ve cenin artıklarının ortaya çıkarılmasıyla ciddi boyutlara ulaşmıştı. 67 yaşında bir rahip olan Abbe Guibourg, "Şeytan"a yönelik kara ayinlerde bu çocukların boğazını keserek ve hamile kadınların karnını deşerek tapınan satanistlere başkanlık ediyordu.
Olaya karışan diğer rahipler de yakalandığında, bu gizli cemiyetin çeşitli zehirleme ve benzeri yolsuzluklara sebep olduğu anlaşıldı. Yakalananların ifadesiyle, kral 14. Louis'nin metresi Madame de Montespan'ın bu cemiyetin önde gelenlerinden olduğu ortaya çıkarıldı. Montespan - bütün bu işlerin yanı sıra - kralın yemeğine tentürkantarit, kurutulmuş genç horoz husyeleri ve çeşitli afrodizyaklar (şehvet arttırıcı yiyecekler) karıştırdığını itiraf etti.
Yapılan kara ayinlerde, bir çocuğun boğazı kesilerek akan kanı bir kapta toplanıyor ve Asmodeus ile Ashtaroth isimli iki ifritin gelmesi için, can çekişen çocuğun başında dualar okunuyordu. Bundan sonra, sunağın üstüne yatırılan çıplak genç bir kızın üstünden geçen satanistler, seks âlemini mabedin ortasında sapık ilişkiler kurarak devam ettiriyorlardı. Daha sonra da, şarapla karıştırılan çocuğun kanı ve bazı iç organları, kralın yemeğine konulmak üzere saraya gizlice sokuluyordu.
Fransa'da ortaya çıkarılan bu skandala karışanların arasında bazı devlet adamları da tesbit edilmiştir. Olayın büyük boyutlara ulaşmasıyla kral müdahale etmiş, ama halk tarafından bazı şeylerin duyulması önlenememiştir. Paris'te her gün kaybolan çocuklar, garip şekilde ölen hamile kadınlar ve zehirlenen insanlar yanında, sarayın içindeki entrikalarda da bu teşkilatın parmağı olduğu duyulunca, emniyet müdürü 360 satanisti tutuklamak zorunda kaldı. Bunların çoğu kralın çevresinden olduğu için, sadece 110 kişi cezalandırılmıştı. Montespan da kralın metresi olduğundan, taşrada sürgüne gönderilerek olay kapatıldı.
İngiltere'deki "Hell-Fire Club"ın kurucuları Francis Dashwood ve John Wilkes hakkında da satanist olduklarına dair söylentiler çıktı. Ama bunlar ispatlanamadı.
19. yüzyılın en meşhur satanisti, Abbé Boullan isminde yine bir Fransızdır. Yirmibeş yaşında rahip olan bu adam, otuzuna geldiğinde Adele Chevalier adında bir rahibeyle ilişki kurarak, "Ruhları Arındırma Cemiyeti" ismi altında çalışmaya başlamış. Burada güya cinlere uğramış rahibeler ekzorsize ediliyordu (şeytandan kurtarılıyordu). Aslında, çocuk düşürtmeye gelen rahibeler için hazırlanmış bir yer açmışlardı. Daha sonra, "Şeytan"a yönelik ayinler düzenlemeye başladılar ve 1860'da kendi çocuklarından birisini bu ayinde Boullan kurban olarak kullandı.
Daha sonra, gayet dindar bir rahip pozuna bürünerek, "Carmel Kilisesi" adı altında yeni bir cemiyet kurma girişiminde bulundu. Onsekiz yıl faaliyetini sürdürdükten sonra öldüğünde, Carmel Kilisesi'ne bir mürid gibi sızan iki üyenin (Stanislas de Guaita ve Oswald Wirth) yazdıkları bir kitapta, bütün rezillikler açığa çıkmış oldu. Ayrıca, bu ayinlere katılmış olduğu zannedilen yazar J.-K. Huysmans'ın "La bas" isimli eserinde de kara büyü ayinleri teferruatlı olarak anlatılmaktadır.
Şeytancılıkla ilgili roman tarzında yazılan iki önemli eser de A.E.W. Mason'ın "Prisoner in the Opal"ı ve D. Wheatley'in "The Devil Rides Out"ıdır. Eleştirmenler bu iki kitabı konunun en ciddi yapıtları olarak görürler.
Günümüzde bilinen iki satanist grup vardır: İngiltere'de Manchester'deki "Mancunian Satanistleri", tanrılarının Şeytan olduğunu ilan etmişlerdir. Diğeri ise Amerika'da San Francisco'daki "Şeytan Kilisesi"dir. Ancak, bu iki cemiyet gerçek anlamda Şeytancı değildir, daha ziyade bir gösteriş ve ilgi çekme merkezi olarak kullanılmaktadır. Maksatları, Şeytancılığın hiç de kötü ve karanlık bir yol olmadığını halka inandırmaktan ibarettir...
20. yüzyılın en çok tartışılan konularından birisi de, Aleister Crowley adındaki okültistin satanist olup olmadığı meselesidir. 1875-1947 arasında yaşayan bu İngilizin hayatı ve yazdığı eserler hakkında hâlâ açıklığa kavuşmamış bazı iddialar vardır. Ancak, Crowley'in yolunu takip ettiğini savunan ve onu bir paravan gibi kullanan gizli satanist grupların varlığı bilinmektedir.
Ak Büyünün ve ak büyücünün karşıtı olan Kara Büyü, onu uygulayan ise Kara Büyücüdür. Amacı kötülüktür, zarar vermektir ve cinayete, ölüme kadar gidebilir. Ak Büyücünün tersine Kara Büyücü özverici değil, kibirli ve fırsatçıdır, maddiyata bağlıdır.
Allah’tan nefret eder, doğanın kurallarına karşı gelir ve kendisini yüceltebilmek, güçlerini arttırabilmek için her şeyi yapabilir ve yapar.
Kara Büyü ya şeytanla bağlantılıdır ya da ölü ruhlarla (nekromansi), her ne kadar Hz. Musa’dan başlamak üzere bütün dinler bunu bir sapkınlık sayıp yasakladılarsa da, antik çağlardan beri ölülerin ruhlarını çağırıp sayesinde geleceği öğrenmeye çalışmak, yani, ölü falını uygulamak oldukça yaygın bir dönemdi. Özellikle Orta Çağ büyücülüğü bununla sık sık beslenmiştir. Orta Çağ tanrı bilimcilerinden Rabano Mauro şöyle yazmıştır; Ölü falına bakanlar, kötü duaları ile ölüleri diriltenler, geleceği öngörüp sorulara cevap vermelerini temin eden kişilerdir. Ölüleri çağırabilmek için ceset kanı gerekiyor, çünkü bu işlemlere yardımcı olan cinler kandan hoşlanırlar.
Kırmızı Büyü olumsuz amaç ve niyetleri, uygulamaları ile Kara Büyünün bir çeşidi yandaşıdır. Belki de en gerçek ve bu yüzden en tehlikeli büyüdür. Şeytan’ın, kötü ruhların büyüsüdür ve işlemlerinde ayinlerinde kaz kullanır, kurban keser.
Büyüsel işlemler çoğunlukla olumlu (Ak Büyü) veya olumsuz (Kara Büyü, Kırmızı Büyü) bir enerji akışına dayalı olduğu söyleniyor. Bir enerji bedensel bir organa, psiko-somatik (ruhsal-bedensel) bir işleve yöneltilebilir. Tarihte birçok el yazması büyü kitabı hazırlanmıştır. En ünlülerden biri 15. Yüzyıla ait olduğu sanılan, önceki yüzyılda gizem ustası Mc Gregor Mathers tarafından ilk kez İngilizce ye çevrilen sihirbaz Ma Abra-Melin’in Kutsal Sihir Kitabıdır. (The Book of the Sacred Magic of Abra-Melin the Mage). Kitaba göre maddi dünya kötü ruhlar tarafından yaratılmıştır, ancak sihirbaz, koruyucu meleğinin yardımıyla ve büyüsel uygulamalara başvurarak, kötü güçlere karşı koyabilir hatta kötü ruhları yönetebilir.
Kırmızı Büyünün çeşitleri arasında önemlisi, merkezi Haiti olan, oradaki yerliler ve melezler tarafından uygulanan Vudu (Voodoo) dur. Kökenleri, Afrika’nın totemlere dayalı inançlarına bağlıdır. Vudu Büyücülüğünde düzenlenen ayinlerde dansların, müziğini kendinden geçmelerin, kurban edilen hayvanların (kaz, horoz, kara keçi) nedeni ve amacı adları Loas olan bazı ilkel güçleri (ölü ruhları) harekete geçirmektir. Trans haline geçen vudu rahibeleri, birer medyum gibi hareket ederek bu güçlere teslim olurlar. Vudu’ya benzer bir uygulamaya Brezilya yerlilerinin Macumba (Makumba) törenlerinde rastlarız.
Macumba, temelde cinsel büyücülüğe bağlıdır, erotizmi boldur. Vudu ayinleri daha çok mezarlarda yer alırken, Macumba için mekan olarak açık alanlar ya da ormanlar tercih edilir.
Vudu’nun çok konuşulan fakat kanıtlanmayan ve fantastik olarak görünen bir tarafı ise, Zombiler’dir, ya da yaşayan ölüler (Zombi: mezardan çıkma). Kara büyüsel işlemlerle, hipnoz ve telkin yolu ile diriltildiği söylenen bu hareket halinde cesetlerin ruhsuz olduğu söylenir. Bir Zombi’nin kumanda edilmesi, yönlendirilmesi onu o hale sokan Kara Büyücünün işidir.
|
|
|
|
ALINTI |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bugün 5 ziyaretçi (42 klik) kişi burdaydı!
EĞRİ OK DOĞRU YOL ALMAZ
|
|
|
|
|
|
|
|